KOBE BRYANT

(Bu yazı Pivot dergisinin 40.sayısında yayınlanmıştır.)
YENİ NESLİN -FAZLA SEVİLMEYEN- SÜPER STARI,
KOBE BRYANT #8
Lise yıllarında efsane Wilt Chamberlain’in 4 yıllık toplam sayı
rekorunu kıran, NBA’e girdiği yıllarda oynadığı oyunla herkesin
taktirini toplayan 18 yaşındaki ufaklık, aradan geçen yıllarda önce
Shaq ile takımın en önemli gücü kim tartışmasını başlattı,
ardından bu senede saldırgan tavırlarıyla takım arkadaşları ve
rakip oyuncularla kavga etti.
Kariyerinin başındaki güler yüzlü ve neşeli insan gitti, yerine
saldırgan, hırçın ve kavgacı bir insan geldi.
Kobe bu sene başı ile bir anda huysuzlaştı, laf dalaşı yapmaya ve
kavga çıkartmaya başladı. Acaba ne kadar sert olduğunu mu kanıtlamaya
çalışıyor? Yoksa sadece hala büyümeye devam ettiğini mi?
23 yaşına 2 NBA şampiyonluğu ve 1 All-Star MVP ödülü sığdıran
Kobe, bu sezon Memphis maçında 56 sayı üreterek kariyer rekorunu kırdı.
EFSANE TAKIM VE EFSANE OYUNCULARI
Los Angeles şehrinin 2 takımından biri olan Lakers; 80’li yıllarda
Magic Johnson, Kareem Abdul-Jabbar, James Worthy, Byron Scoot, Michael
Cooper, A.C. Green ve coach Pat Riley önderliğinde Lakersball adını
alan hızlı hücuma ve show’a dayalı oyunları ile gönüllerde taht
kurmuş, 8 NBA Finali sonucunda da 5 defa şampiyonluğa ulaşmıştı.
Bu başarılı takım 90’ların başında yaşlanan kadrosunu Vlade
Divaç, Sam Perkins ve Elden Campbell gibi genç oyuncularla takviye
ederek sadece 1 yıl aradan sonra 1991’de tekrar NBA Finaline çıkmıştı.
Ama final serisinde -6 şampiyonluğun ilkine ulaşacak olan-
Chicago’ya 4-1 kaybeden Lakers için bu sonuç, başarılı bir döneminin
sonu olmuştu.
1992’de Lakers, 82 maçlık normal sezonun sonunda ilk defa Los
Angeles’ın diğer takımı olan Clippers’ın altına düşüyor
(Oysa 1987’de Clippers ile aralarında 53 maçlık bir galibiyet sayısı
farkı vardı) ve ancak 8. sırayı alabiliyordu. 1993’de bir kez daha
Clippers’ın ardında kalan Lakers yine 8. sıradan playofflara dahil
oldu ama aynı bir evvelki sene gibi ilk turda elendi. Ama daha kötüsü
1994’de oldu. Lakers 33 galibiyet ile 19 yıl sonra ilk defa
playofflara katılamadı. 1995’de Cedric Ceballas, Eddie Jones
takviyeleri sonucunda biraz toparlanan Lakers, Magic’in basketbola
tekrar dönmesi ile 1996’da Batı’da 4. sıraya kadar yükseldi.
Fakat ilk turda Houston’a 3-1’lik skorla elenerek bir kez daha
sezonu erken kapadı.
Şaşalı ve zengin Los Angeles’ın tarihi başarılarla dolu takımı
Lakers, 1996 yılının yazında büyük bir transfer gerçekleştirerek
Orlando takımından dev pivot Shaquille O’Neal’ı kadrosuna kattı.
Bir de Charlotte’ın draftta 13. sırada seçtiği -henüz 18 yaşındaki-
Kobe Bryant’ı, Vlade Divaç karşılığında takas etti. Shaq,
NBA’de oynadığı 4 yılda kendini ispatlamıştı ama bu 18 yaşındaki
çocuk NBA’in devleri arasında ne yapabilirdi?
Kobe, bunun cevabını çok geciktirmeden daha ilk yılında verdi. NBA
tarihinde en küçük yaşta forma giyen oyuncu olurken, 31 sayı ile
Rookie All-Star maçın hala kırılamayan sayı rekorunu eline geçirdi.
Ardından Slam Dunk yarışmasının en genç şampiyonu oldu. Bir sene
sonra, kendi takımında ilk 5 başlamamasına rağmen seyircilerden aldığı
oylarla gerçek All-Star’ların arasına katıldı ve yine bir ilki
gerçekleştirerek All-Star maçları tarihinin en genç oyuncusu oldu.
Shaq, pota altını cehenneme çevirirken, Kobe kritik anlarda
penetreleri, fake-away şutları ve birbirinden güzel smaçları ile
Lakers’ı 9 yıl aradan sonra 2000 yılında tekrar NBA Finaline taşıdı.
Bu Final serisi ile NBA şampiyonluğu sevincini 22 yaşında tadan
Kobe, hep karşılaştırıldığı Jordan’ın 7 yıl sonunda yakaladığı
bu başarıyı 5. NBA sezonunda elde etti.
KOBE’DEKİ BÜYÜK DEĞİŞİM
Kobe, parmaklarında 2 şampiyonluk yüzüğü taşıyan 24 yaşında
bir NBA yıldızı. Ama lige katıldığı ilk dönemlerde bir çok kişinin
sevgilisi haline gelen bu genç yıldız şimdi bir o kadar kişi tarafından
da sevilmeyenler listesinde.
18 yaşında bir çaylakken herkes tarafından taktir gören ve maçları
ilgi ile izlenen Kobe, 4 yıl sonra Shaq’la takımın en önemli gücü
kim kavgası yapmasıyla manşetlerde negatif düşüncelerle yer almaya
başlamıştı. O sırada 22 yaşındaydı, 2 kez All-Star seçilmişti
ve 1 şampiyonluğa sahipti. Buna rağmen ligdeki hiçbir oyuncuyla yakın
ilişki geliştirmeyi başaramamıştı. Lakers’dan ayrılmak istediğini
söylüyor ve gerçek liderin kendisi olacağı bir takım istiyordu.
Coach Phil Jackson’ın çabaları ile Shaq ile arasındaki buzlar
eridi ve 2001’de 2. şampiyonluk yüzüğü geldi.
2001 sezonun ardından geçtiğimiz yaz Shaq ile arasındaki sorunları
gideren Kobe, onun çok büyük bir oyuncu olduğunu belirten açıklamalarda
bulundu. Shaq’ta Kobe’yi himayesine aldığını, ona yapılacak her
türlü gereksiz sertlik ve haksızlıkla savaşacağını söylüyordu.
Evet Kobe, Shaq ile aralarındaki sürtüşmeyi bitirmesinden dolayı
taktir toplamıştı ama sezonun start alması ile başka büyük
sorunlar çıkarttı.
Bir çok maçta hem kendi hem de rakip takım oyuncuları ile laf dalaşı
yapmaya ve kavga çıkartmaya başladı. Hatta bu dalaşmanın boyutunu
Indiana maçında Reggie Miller ile yumruk yumruğa kavga etmeye kadar
ilerletti. Takım arkadaşı Samaki Walker’la da idman sonrası takım
otobüsünde kavga etti. 2 ay evvel Şubat ayında All-Star maçında 31
sayı atmasına rağmen bencil oyunu ile doğduğu şehir’in
taraftarlarınca yuhalandı. Evet artık işler hiç iyi gitmiyordu.
Acaba 18 yaşındaki çocuk büyümüştü de ne kadar sert olduğunu mu
kanıtlamaya çalışıyordu? Yoksa hala büyümeye devam ettiğini mi?
Kobe’nin bu sezonki saldırgan davranışlarının nedenlerine geçmeden,
çocukluktan NBA yıldızlığına nasıl geldiğini inceleyelim...
WİLT CHAMBERLAIN’IN REKORUNU KIRAN UFAKLIK
Babası da bir NBA oyuncusu olan Kobe, Joe "Jellybean"
Bryant’ın Sixers forması giydiği sırada 23 Ağustos 1978’de
Philadelphia’da doğdu. Adını babasının en sevdiği lokantalardan
birindeki bir et yemeği menüsünden alan Kobe, San Diego Clippers ve
Houston Rockets takımlarına transfer olan baba Bryant ile birlikte çocukluğunda
oldukça dolaştı. Ama asıl uzun mesafeli yolculuğunu babasının
basketbol macerasını Avrupa’da devam ettirmesi sebebi ile İtalya’ya
yaptı. 8 yaşındayken İtalya’ya gelen Kobe, okul hayatına burada
başladı. Bryant ailesi 5 yıl boyunca İtalya’da kalırken, Kobe o yılların
gözde takımı olan Lakers’ın maçlarının sürekli İtalyan
televizyonlarında yayınlanmasından dolayı Magic Johnson hayranı
oluyordu.
13 yaşındayken Amerika’ya dönen Bryant ailesi Kobe’yi
Pennsylvania’daki seçkin Lower Marion Lisesine yazdırdı. Kobe’nin
takıma katılımından evvel 24 maçta sadece 6 galibiyet alan Marion
Lisesi genç oyuncunun katılımı ile bundan sonraki 3 yılda 91 maçta
77 galibiyet almayı başardı.
İtalya’dayken Magic Johnson hayranı olan Kobe, Amerika’ya gelir
gelmez Michael Jordan’ı izlemeye başladı. Onun her yaptığı
hareketi okul müdüründen aldığı salon anahtarları sayesinde
Merion lisesinin salonunda yüzlerce hatta binlerce defa tekrarladı. Bu
çalışma azmi ve Allah vergisi kabiliyeti sayesinde 18 yaşında bir
Jordan kopyası haline geldi. Onun gibi drive ediyor, onun gibi fake
atarak dönüşler yapıyor, fake’den sonra geriye doğru uçarak şut
çekiyor, son saniye atışlarını kullanıyor ve hatta onun gibi faul
atıyordu.
Son sezonunda 30.8 sayı, 12.0 ribaund, 6.5 asist, 4.0 top çalma, 3.8
blok ortalamalarını tutturan ve 34 maçta 31 galibiyet ile takımına
eyalet şampiyonluğunu kazandıran Kobe, liseler arasında Naismith,
Gatorade Circle, USA Today ve Parade Magazine tarafından yılın
oyuncusu seçilirken, McDonalds All-America Takımının da bir üyesi
oldu. Ayrıca Pennsylvania eyaletinin o seneye kadar en skorer lise
oyuncusu olan efsane Wilt Chamberlain’in toplam 2359 sayılık
rekorunu da 2883 sayı ile tarihe gömmeyi başardı.
Kobe, bu çok başarılı lise sezonun ardından kendini hazır hissettiğini
söyledi ve üniversiteye gitmek yerine, tercihini direk profesyonel
olmak yolunda kullandı.
NBA LİGİNİN EN KÜÇÜK OYUNCUSU
Draftta Charlotte tarafından 13. sırada seçilen Kobe Bryant, Vlade
Divaç karşılığında Lakers’a takas edildi. Yaz ayını ağırlık
idmanları ile geçiren Kobe, ligin ilk maçını belindeki rahatsızlıktan
dolayı kenardan izledi. 3 Kasım 1996’da, sezonun 2. maçında
Minnesota karşısında son dakikalarda oyuna giren Kobe, 18 yıl, 2 ay
ve 11 gün ile NBA ligi tarihinde en küçük yaşta forma giyen oyuncu
oldu. (Daha sonra -o yıllarda- Portland forması giyen –şimdi
Indiana’lı- Jermaine O’Neal bu rekoru daha aşağılara çekti.) Maçta
sadece 6 dakika oynayan ve 1 şut girişiminde bulunan Kobe ilk NBA maçını
1 ribaund, 1 top kaybı ve 1 faul ile tamamladı.
Ligdeki ilk sayısını bir sonraki maçta New York’a karşı faul atışından
bulan Kobe, ligdeki 4. maçında Toronto karşısında bu sefer 17
dakika sahada kaldı ve kariyerinde ilk çift haneli rakama ulaşarak maçı
10 sayı ile tamamladı. 28 Ocak’ta Dallas maçında (12 sayı üretti)
sahaya ilk 5 çıkan Kobe, 18 yıl, 5 ay ve 5 gün ile NBA tarihinin en
küçük yaşta ilk 5’te sahaya çıkan oyuncusu oldu. İlk sezonunda
25 maçta 10 sayı, 4 maçta 20 sayı barajını geçerken, 8 Nisan’da
Golden State karşısında 25 dakikada 8/7 ikilik, 3/2 üçlük ve 7/4
faul atışı ile 24 sayı üreterek kariyerinin en yüksek skoruna ulaştı.
Ama asıl başarısını Rookie All-Star maçında Doğu takımı adına
hala kırılamayan 31 sayılık performansı ile yaptı. Aynı
organizasyonda Slam Dunk şampiyonluğuna ulaşan en genç oyuncuda
oldu. İlk sezonunu 71 maçta (6 kere ilk 5 çıktı) 15.5 dakika oyunda
kalarak 7.6 sayı ortalaması ile tamamlayan Kobe, ligin en iyi ikinci
rookie 5’ine de seçilmeyi başardı.
İlk playoff maçına Portland karşısında çıkan Kobe, bu ilk maçında
sadece 2 sayı üretebildi. Serinin 3. karşılaşmasında 27 dakikada
22 sayı atarken 4 maçlık seriyi 7.5 sayı ortalaması ile tamamladı.
Fakat 2. turda işler hiç iyi gitmedi. Oysa 3. maçta 19 dakikada 19
sayı üretmiş ve Lakers’ın serideki ilk galibiyeti almasını sağlayan
oyunculardan olmuştu. Ama 5. maçta normal sürenin bitimine 11 saniye
kala skor 87-87 berabere iken son şutu kaçıran Kobe, uzatmada da 2
kritik şut kaçırarak Lakers’ın maçı ve seriyi kaybetmesine yol açmıştı.
Evet 18 yaşındaki genç oyuncu ilk sezonunu kaçırdığı bu kritik
şutlarla kapadı.
ALL-STAR MAÇLARI TARİHİNİN EN GENÇ OYUNCUSU
Kobe, 1997 yazını ağırlık ve şut idmanları ile geçirdi. Ayrıca
birkaç kilo aldı. 2. sezonun başında 17 Aralıkta Jordan’lı
Chicago karşısında kariyerinin en başarılı oyunlarından birini çıkardı
ve 33 sayı üretti. New York’taki All-Star maçında Batı takımında
19 yaşında ilk 5 başlayarak en küçük yaşta ilk 5 başlayan oyuncu
oldu. Bununla da kalmayarak 18 sayı ve 6 ribaund ile takımının en yüksek
rakamlarına ulaştı. İlk sezonundaki 15.5 olan oyunda kalma süresini,
2. sezonunda 26 dakikaya çıkaran Kobe, sayı ortalamasını da
15.4’e yükseltti. Artık 19 yaşındaki Kobe’yi tüm dünya tanıyordu.
3. sezonunda Lakers’ın ilk 5’ine yerleşen Kobe, lokavt nedeni ile
sadece 50 maç olarak gerçekleştirilen normal sezona fırtına gibi
girdi. İlk 5 maçta üst üste double-double yaptı ve 21.0 sayı, 10.4
ribaund, 2.8 asist ortalamalarını tutturdu. Normal sezonda 50 maçın
11’inde takımının en skorer oyuncusu olan Kobe, 19.9 ortalama ile
lig genelinde sayı krallığında 15. sırayı aldı. 21 Mart’taki
Orlando maçında 33’ü ikinci yarıda olmak üzere 38 sayı ile
kariyerinin en yüksek skoruna ulaştı. Evet Kobe, 3. NBA sezonunda
ligin en iyi 3. beşine seçiliyordu. Fakat takım içinde bazı
huzursuzluklarda adı geçmeye başlamıştı.
Playoff’larda ilk tur ilk maçında Houston karşısında son 5.3
saniye kala 2 kritik faul atışında başarılı olarak 101-100’lük
galibiyeti getirdi. 4. ve son maçta da 24 sayı ile sahanın en skorer
oyuncusu oldu. Seride Lakers 3-1 üstünlük sağlarken Kobe, 18.3 sayı,
7.3 ribaund, 5.8 asist ortalamalarını tutturdu. Fakat 2. turda San
Antonio karşısında 21.3 sayı ortalaması 4-0’lık hezimet karşısında
unutuldu.
KOBE-SHAQ ATIŞMASI BAŞLIYOR
2000 sezonunun başı ile Kobe, maçlarda gerektiği kadar top alamadığından
ve tüm topları Shaq’ın harcadığından yakınmaya başladı. Aslında
bunu 2001 sezonunda yapacağı gibi basının karşısında dobra dobra
söylemiyordu ama bir çok konuşmasında bu konuya da üstü kapalı değiniyordu.
Daha fazla top kullanabileceği daha fazla sorumluluk alabileceği bir
takımda oynamak istediğine dair ilk sözleri de bu dönemde ortaya çıktı.
Basketbolda “ben” diye bir şey olmamasına rağmen Kobe, Lakers’ın
başarılarında kendisinin en büyük etken olduğu teorisine inanıyordu.
O’na göre başarısı da bunun kanıtıydı. Bencilliğiyle beraber
koroya ve şefe (Phil Jackson) güvenmiyordu. Takımla hiç uyumlu
olmuyordu. Yolculuklar sırasında herkes birbirleri ile geçen maçların
tartışmalarını, gelişen olayları konuşuyor ama Kobe bunların hiç
birine katılmıyordu. O kendini onlardan uzak tutuyordu. Bu düşüncelerini
konuşmalarına ve oyununa da yansıtınca biranda ligin sevilmeyenleri
arasına dahil oldu.
Bir de NBA’de yer alan bir çok oyuncunun aksine rahat bir çocukluk
geçirmesinden dolayı bazı oyunculardan tepki görmeye başlamıştı.
Seyircilerde, her zaman zorluk çeken ve ezilen kesimin yanında olduğundan
yavaş yavaş ona karşı olan olumlu izlenimde ortadan kalkmıştı.
Fakat ortadan kalkmayan bir gerçek onun gün geçtikçe yükselen
performansı idi. Bir çok maçta son saniyelerde galibiyeti getiren sayılara
imza atarken, geriye doğru zıplayarak attığı fake-away şutlarla çok
can yakmaya başlamıştı. Oda aynı Jordan gibi tüm zorlu savunmalara
karşı kolay sayı üretebiliyor ve maç içine sazı eline aldığında
ard arda sayılar bularak Lakers’a kritik maçlar kazandırıyordu.
Tabi yıldız olabilmek için sadece hücuma yönelik bir oyuncu olmak büyük
eksiklikti. Bunun bilincine varan Kobe, ligdeki bu 4. sezonunda savunması
ile de kendini gösterdi. Sezonun en iyi savunma beşine seçilirken,
ligin en iyi 2. beşinin de elemanı oluyordu. 10/16 Nisan tarihleri
arasında 29.7 sayı, 7.0 asist, 6.0 ribaund ortalamaları ile haftanın
oyuncusu seçilen Kobe, 12 Mart’ta da Sacramento karşısında 40 sayı
ile kariyer rekorunu kırdı. Fakat tüm bu başarıların yanında sağ
elinden sakatlanan genç oyuncu 16 maç kaçırdı.
Sezonu 22.5 sayı (lig 12.si), 6.3 ribaund ve 4.8 asist ortalamaları
ile tamamlayan Kobe, playoff’larda da çok başarılı maçlar çıkardı.
İlk turda Sacramento karşısında 2. ve 4. maçlarda 32, 3. maçta 35
sayı attı. Batı finalinde Portland karşısında 5. maçta 33 sayı
üretirken 6. maçta 25 sayı, 11 ribaund, 7 asist, 4 blok ile tüm bu
kategorilerde sahanın en iyisi olarak Lakers’ı 9 yıl sonra NBA
Finaline taşıdı. Final serisinde rakip Indiana’ydı ve ilk maçta
104-87’lik farklı skorda Kobe’nin 14 sayılık bir katkısı oldu.
Ama 2. maçın 9. dakikasında sakatlandı ve bir daha oyuna dönemedi.
3. maçta da yer alamayan Kobe, deplasmandaki 4. maçta 8’i uzatma bölümünde
28 sayı üretirken, 36 sayı, 21 ribaund ile oynayan O’Neal ile
birlikte bu kritik maçın kazanılmasında (120-118) başroldeydi.
Fakat 4. maçta uzatma bölümünde bulduğu 8 sayıyı, 5. maçta 20/4
şut yüzdesi ile tüm maç boyunca atabilince seri 6. maça uzadı.
6. maçın son periyoduna Lakers 85-79 geride girdi. 4’ü son 13
saniyede olmak üzere bu son periyotta 8 sayı üreten Kobe maçı da 26
sayı, 10 ribaund ve 4 asist ile tamamlayarak kariyerindeki ilk NBA şampiyonluğuna
22 yaşında ulaştı. Bir çok NBA yıldızının tüm kariyerini bu uğurda
harcadığını ve bu yüzüğe sahip olamadan kariyerini noktaladığını
düşündükçe benliği ve egosu daha da büyüdü.
ARTAN GERİLİME RAĞMEN GELEN 2. ŞAMPİYONLUK
2001 sezonu ile Kobe ile Shaq arasındaki gerginlik giderek arttı.
Kobe, basına Shaq ile maç içinde top bölüşmekten bıktığını maç
boyunca topların ona indirilmesinden sıkıldığını söylüyordu.
Shaq’ta daha fazla sessiz kalamadı ve Kobe’nin elinde olsa maç
boyunca tüm topları kullanacağını, onun maçı kazanmak gibi bir düşüncesi
olmadığını tek amacının sayı ortalamasını yükselterek
herkesten üstün olduğunu göstermeye çalışan, egosu altında
ezilen ve sevilmeyen zengin bir züppe olduğunu söyledi. Tüm bu atışmalar
sezon boyunca devam etti. Ama bu tartışmaların yanında, Aralık’ta
16 maçta 32.3 sayı ortalaması ile ayın oyuncusu seçildi. Sezon
boyunca 24 defa 30, 6 defa 40 sayı barajını geçti. 2 kere
triple-double, 8 kere double-double gerçekleştirdi. 6 Aralıkta Golden
State maçında 51 sayı ile kariyer rekorunu kırdı. 8-18 Kasım
tarihleri arasında oynanan 5 maçta ard arda 30 sayı barajını geçerken,
68 maçta 28.5 ortalama ile sayı krallığında lig genelinde 4. sırayı
aldı. Sol eli ve sağ ayak bileği sakatlıkları sebebi ile 14 maçta
oynamazken, 20 Aralıktaki Clippers maçında 2 teknik faulden dolayı
ilk defa oyundan atıldı.
Playoff’larda fırtına gibi esen Lakers takımı NBA Finaline kadar
Portland, Sacramento ve San Antonio engellerini yenilgisiz geçti. Kobe
özellikle Batı Finalinde San Antonio karşısında çok başarılı maçlar
çıkardı. İlk maçta 35/19 şut yüzdesi ile 45 sayı atarak kariyer
Playoff rekorunu kırarken, seriyi de 4 maçta 33.3 sayı, 7.0 ribaund
ve 7.0 asist ortalamaları ile tamamladı.
NBA Finalinde yeni rakip Philadelphia’ydi ve herkes Lakers’dan
yenilgisiz bir süpürme daha bekliyordu. 11 playoff maçını ard arda
kazanarak bir NBA rekorunu egale eden Lakers bir galibiyet daha aldığı
taktirde rekoru geliştirecekti. Ama San Antonio serisinin yıldızı
Kobe uzatmaya giden ilk maçta kendi seyircisinin önünde 52 dakika
oyunda kalıp, 22/7 şut yüzdesi ile sadece 15 sayı üretebilirken, 6
da top kaybı yapınca Shaq’ın 44 sayı, 20 ribaund’luk performansına
rağmen gülen taraf 107-101’lik skorla Sixers oldu. Ligin bir başka
genç süper starı Iverson ilk raundu kazanan taraf olmuştu. Bu şok
yenilginin ardından 2. maçta 31, 3. maçta 32 sayı ile oynayan Kobe
seride durumu 2-1’e getirdi. 4. maçta düşük şut yüzdesine rağmen
19 sayı, 10 ribaund ve 9 asistlik performansının ardından, 5. maçta
26 sayı, 12 ribaund ve 6 asist ile oynayarak ilk maçtaki düşük
performansını unutturuyor ve ard arda 2. defa şampiyonluk kupasını
kaldırıyordu. Ama seride yine MVP ödülünü alan Shaq olmuştu.
Ölü sezonda herkes Shaq ve Kobe ikilisinin arasındaki soğuk savaşın
büyüyeceğini ve belki de bu 2 oyuncudan birinin takımdan ayrılacağını
düşünüyordu. Ama böyle olmadı. Bu 2 oyuncuda rota değiştirerek
birbirlerini öven ve yücelten demeçler vermeye başladı. Buna en çok
sevinen coach Jackson oldu. Çünkü yeni sezonda bu süper ikilinin çok
iyi anlaşmaları Lakers’a yeni rekorlar getirebilirdi. Yaz boyunca
Shaq, yeni sezonda Kobe’nin MVP ödülüne ulaşacağını umduğunu söylerken,
Kobe’de Shaq’ın vazgeçilemez ve durdurulamaz bir oyuncu olduğunu
söylüyordu. Ve hatta bir makinenin dişlileri gibi olduklarını
ikisinin de görevlerinin farklı olduğunu ve kazanmak için ne
gerekiyorsa onu yapacaklarını söylüyordu.
Bu olumlu gelişmeler sezonun ilk ayında kendini gösterdi ve Lakers 17
maçta 16 galibiyet alarak zirveye oturdu. Fakat daha sonra istikrarsız
ve isteksiz oyun Lakers’ın bu süper başlangıcını gölgeledi ve
ard arda alınan yenilgilerle ekip 3. Sıraya kadar düştü. Kobe’de
ligdeki ilk 5 yılında olmadığı kadar sinirli, saldırgan bir yapıya
bürünmüştü. Hem takım arkadaşları ile hem de rakiplerle tartışıyordu.
Shaq’ta kendine yapılan sert faullere yumrukları ile karşılık
verince Lakers başarılı takım sıfatından olaylar takımı unvanını
aldı.
NAZİK ÇOCUKTAN SALDIRGAN ADAMA GEÇİŞ
Artık aralarından su sızmayan ikiliden Shaq’ın Bryant’a yaptığı
bir muzurluktan bahsederek Kobe’nin tüm bu başarılara rağmen son dönemlerdeki
davranışlarındaki saldırgan tavrı ve neden fazla sevilmediğini
anlamaya çalışalım.
Mart ayının ilk günlerinde Shaq, soyunma odasında pakete sarılmış
bir şeyi Kobe’nin anı olarak imzalamasını isteyerek ona verdi.
Bryant paketi açınca aslında 5 gün evvel meşhur olan kapışmasını
yaptığı Indiana guard’ı Reggie Miller’ın Bobble-Head bebeğini
buldu. (Bobble-Head bebekler şu anda Amerika’da çok moda olan ve
ufak temaslarda bile deli gibi sallanan büyük kafaları olan
oyuncaklar) O anda kahkahalara boğularak “Hey, bunun yüzünde çizikler
var ve hatta bir kaç tane ezik bile var” dedi.
Aslında son zamanlarda Bryant’ın davranış şekline bakarak eğer
oyuncağı parçalayıp kafasını bir sağ hook atışla fırlatsa şaşırmamak
gerekirdi. Belki hala espri yeteneğini korumasına rağmen Kobe’de
yeni beliren saldırgan davranışlar ortaya çıktı. Bu sadece
hakemlere aşırı derecede sıklıkla laf atması, sezonun daha ilk ayında
geçen sezonun tümünde aldığından çok teknik faul alması, takım
otobüsünde power forvet Samaki Walker’ın söylediği küçük bir
şey nedeni ile ikisinin yumruk yumruğa kavga etmesi ve ardından
Miller’la ikisinin iki maç ceza almasına neden olan kavga değil.
Aynı zamanda saha dışında da daha sinirli davranışlarda bulunuyor.
Eskiden karşısına çıktığında her bakımdan üstün bir profil çizmeye
dikkat ettiği medya karşısında bile daha ahlaksız konuşuyor. Konuşmalarını
eskiden kullanmayacağı şekilde şiddet referansları ile süslüyor,
ne kadar rekabetçi bir oyuncu olduğunu belirtirken “Senin kalbini sökmek
istiyorum” diyor ve tahminen biri kendisi olmak üzere diğeri de
Jordan’ı ima ederek ”Ligdeki sadece iki katilden biri olduğunu”
deklare ediyor. Dostu, düşmanı, taraftarı, herkes ondaki değişimi
fark etti ve hepsi aynı şeyi merak ediyor: Kobe’nin nesi var?
Bryant, hiçbir problemi olmadığı konusunda ısrar ediyor ve kavgalarına
rağmen, performansı onu kurtarıyor. Mart ayı sonunda 25.3 sayı, 5.5
asist ve 5.6 ribaund ortalamaları ile Lakers’a Batıda en iyi üçüncü
konumu kazandıran 50-21’lik duruma gelinmesinde Shaq ile birlikte başrollerde.
Coach Phil Jackson, Bryant’ı daha çok duygusal olan bir lider olması
için uyarmıştı ama bu kadar da duygusal değil. ”Onda başka
dereceye yönlenmesini istedim, agresif olmasını istiyoruz düşmanlık
yapıp kavga çıkartmasını değil” diyor Jackson. Yeni “Huysuz”
Kobe huysuzluğunu azaltmak isterken bile kendisini belli ediyor.
”Bence herkes aşırı analiz yapıyor, Medya durmadan bu Miller olayı
üstünde konuşmaya devam ediyor sanki biz kahrolası Mike Tyson ve
Evander Holyfield‘ız. Bu çok saçma! Alt tarafı biraz boğuştuk
herifin kulağını ısırıp koparmadım” diyor.
Peki Kobe’nin bu saldırgan tutumunun altında bir çok NBA
oyuncusundan ayıran imtiyazlı geçmişi söz konusu olabilir mi? Çocukluğunun
bir kısmını babası Joe’nun basketbol oynadığı italya’da geri
kalanını da Philadelphia‘nın ferah Lower Merion semtinde geçirmiş
olması şatafata düşkün ve seçkin çevresi olan yılları geçmişinde
taşıması, kendisine göre çok daha az avantajla büyümüş diğer
NBA oyuncularının ona karşı olan saygılarını kazanmasını zorlaştıran
bir geçmiş. Kobe lige bir sokak kredisi olmadan girdi ve
sevilmemesindeki en büyük neden belki de bu!. Şu anki patırtılı
kavgaları, yeni modası olan soyunma odasında rap çığırarak yürümesi
bu saygıyı kazanmak için bir çaba olabilir.
Rick Fox: “Eğer NBA’de 6 yıl geçirdiyseniz sonunda ya daha güçlü
olursunuz ya da artık etrafta olmazsınız!.”
Bryant’ın bir zor durumu da, onun halk tarafından sevilmesine neden
olan bazı özelliklerinin takım arkadaşları tarafından hanım evladı
olarak algılanmasına neden olabilmesi. Sevgi dolu, duyarlı, çocuksu
olmanın Kobe’yi ürün oyuncusuna dönüştürmek isteyen firmalar için
bir sakıncası yok ama NBA’de hayatta kalabilmek için sınırlarınızı
zorlamanız gerekli. ”6 yıl evvel lige girdiği ilk andan itibaren,
Bryant‘a olan saldırının temeli şu hem fiziksel hem de zihinsel
olarak saldır. Eğer onun ruhuna işlerseniz ve maçı kişiselleştirmesine
neden olursanız bundan uzak dursanız iyi olur” diyor ve ekliyor bir
NBA gözlemcisi ”Oyuncular eskiden vücut temasına girip onu itip
kakarlardı ama şimdi daha güçlü ve hakemler onu daha çok
koruyorlar. Dolayısıyla bunu ancak konuşarak onun kafasına girip
yapabilirsiniz.”
Peki ya rakipleri onun konsantrasyonunu sarsmaya çalıştıkları
zamanlarda ne söylüyorlar? 11 aylık karısı Vanessa hakkındaki
yorumlara karşı hassas olduğunu herkes biliyor. Çift hakkında bir
kaç TV ve radyo programına espri olmaktan çok daha fazlası var. Nişanlandıkları
zaman Vanessa’nın Huntinton Beach Californiada Marina Lisesi son sınıf
öğrencisiydi. Belki bu yüzden oldukça gizli olarak hareket
ediyorlardı. Karısı maçlarda nadiren gözükür veya fotoğrafı çekilir,
Kobe de halkın karşısında nadiren onu tartışır. Bu limitlerinin dışına
ait bölge hakkında konuşmaya niyetlenen rakipleri karşısında
Kobe’den boşalan öfkeyi hayal etmek güç olmasa gerek.
“23 yaşındayken 18 ya da 20 yaşında olduğu aynı insan olması
onun için pek mantıklı olmazdı, özellikle o yılları etrafta kolej
çocuğu olmak yerine erkek olmakla geçirmiş biriyseniz” diyor takım
arkadaşı Rick Fox ve ekliyor ”Eğer NBA’de 6 yıl geçirdiyseniz
sonunda ya daha güçlü olursunuz ya da artık etrafta olmazsınız.”
Bryant’taki değişiklik ayrıca daha çok bilinçli bir seçim gibi gözüküyor.
Uzun süreçte onun için ne kadar iyi işleyeceği ise pek berrak değil.
Hem takım arkadaşları hem de kamuoyu onu zaten tatlı, duyarlı bir
genç adam olarak tanıyorlar ve bu gruplardan hiçbiri onu kaçak
numaralarla dövüşen sert bir adam olarak satın almayı arzulamaz.
Kavga etmek acaba rakiplerinin ona zalimce davranmasını engelleyecek
mi yoksa sadece onun sarsılabileceği ve onların bunu daha sık
denemesi gerektiği konusunda ikna edici mi olacak? Bryant için
tehlikeli olan şu an kendisini eğlenceli bir yetenekken karanlık
mutsuz bir stara dönüştüren Ken Jefferey Jr’ın NBA versiyonuna dönüşme
yolunda olması.
Yüzündeki öfke Allen Iverson veya Gary Payton için işe yarayabilir
ama Bryant doğal olarak nazik, kötü yapısı olmayan biri. Eğer gerçekten
imajını yenilemeye kalkıyorsa çok geç olabilir. Çünkü Onu seven
sayısı zaten pek fazla değil!...
|